13 Ekim 2017 Cuma

Lion, Saroo, Sheru... ve küçülen büyük dünya...

Hindistan'ın  Madhya Pradeş eyaletinin Khandwa şehrindeki Ganesh Talai adlı yoksul bir semtte yaşayan Fatima Munshi, kocası tarafından terkedilmiş 3 çocuklu yoksul bir kadındır. Taş toplayarak geçimini sağlar. Çocuklarından ortancası olan 5 yaşındaki Saroo, ağabeysi Guddu ile birlikte trenlerden kömür çalıp satarak ailesine destek olurlar. 1986 yılında bir gün Guddu, gece trene binmek için annesinden izin alır. Küçük Saroo'da ağabeysine katılmak için ısrar eder ve ağabeysi küçük çocuğun isteğini kıramaz. Birlikte tren istasyonuna giderler. Ağabeysi Saroo'ya, kendisini istasyonda beklemesini ve bulunduğu yerden ayrılmamasını söyler ve gider. Ağabeysini beklemekten sıkılan Saroo, ağabeysinin gelip kendini bulacağına güvenerek istasyondaki trene biner ve orada uykuya dalar. Uyandığında 5 yaşındaki Saroo, artık evinden çok  uzaktadır ve bu mesafeden habersizdir... Dilini bilmediği bir şehirde, Kalküta'dır... Dünyanın en kalabalık ülkesinden birinde, kalabalığın tekinsizliğinde, kimsesizliğiyle başbaşadır... Önce anlam vermeye çalışır, sonra korkar... Zaten insan da en çok anlam veremediğinden, bilmediğinden korkmaz mı? 



Küçük Saroo, aç kalır, sokaktan bulduğu yiyecek artıklarıyla  karnını doyurur. Fakat bedeni küçük olan Saroo'nun, öngörüsü büyüktür. Çocuk tacirlerinin eline düşer, onlardan kurtulur. 3 hafta sokakta yaşam mücadelesi verir... Sokakta karşılaştığı bir adam tarafından polise teslim edilen Küçük Saroo, kimsesiz çocuklar yurduna götürülür. Orada talihi döner Saroo'nun. Avustralyalı bir aile tarafından evlat edinilir. Bir ada ülkesi olan Avustralya, Saroo'nun kurtuluş adası olur. Dünyayı bir bilgisayara sığdıran teknoloji, onu 25 yıl sonra Avustralya'dan, doğduğu Hindistan'a getirerek annesine kavuşturur. Annesi, Saroo'nun bir gün mutlaka döneceğinden öyle emindir ki 25 yıl boyunca aynı yerde yaşar. Ana dili Hintçe'yi unutmuştur Saroo, annesi ise İngilizce bilmemektedir. Hissederek, dokunarak, koklayarak anlaşırlar ana-oğul... Filmin bu şiirsel sahnesi, Hint edebiyatının kıymetli şairi Kalkütalı Tagore'nin "seni, yalnız seni" şiirini  usa düşürür.  

Seni, yalnız seni der yüreğim
Yalnız seni, yalnız seni, 
Günümde gecemde nice tutuklarım
Seni der, yalnız seni, yalnız seni
Bir ışık dileği şavklanır karanlıklarda 
Derininden derininden seslenir bilincin.

İşte Saroo'nun bilinçaltında kök saldığı toprak, derinindeki, bilinçaltındaki annesi, onu başka bir kıt'adan çağırır yıllar sonra. Eksik kalan ne varsa tamamlar hayat.. Zaten hayat, bir tamamlanma arayışı değil midir ? 


Filme dair daha fazla spoiler vermeden devam edelim... Film için; diliyle, derisinin rengiyle, yedikleri, içtikleriyle, musikisiyle, tanrılarıyla, tanrıçalarıyla, hayatı anlamlandırma ve yaşama biçimleriyle birbirinden farklı iki kültürden beslenerek büyüyen bir çocuğun yaşam öyküsünü anlatan antropolojik bir filmdir diyebiliriz. Film, ne doğu ne de batı güzellemesi yapıyor, gerçek yaşanmış bir hayat öyküsünü, seyircinin duygularına değdirerek, yalın bir dille anlatıyor.  Gözleri yaşartıyor. Filmdeki kontrastlıklar da anlatıma ayrı bir etki katıyor. Çin'den sonra dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan'dan, nüfus yoğunluğunun az olduğu bir ülke olan Avustralya'ya, gürültünün ülkesinden sessizliğin ülkesine,  siyah bir çocuğun beyaz ailesi, yoksulluğun içine doğan bir çocuğun gönenç içindeki hayatı, doğu ve batı gibi birçok zıtlıklar göze çarpar, gözde dağılır, duygulara tesir eder... İzleyeni aidiyet kurduğu yerden yakalar. Bu zıtlıklar kendini görüntülerde de hissettirir. Zaten hayat, zıtlıklarla anlamlı değil midir? Zaten insanın bütün yaşam mücadelesi ötekine, zıttına sesini duyurmak için değil midir?


Filmin platosu Hindistan ve Avustralya'dır. Film, Avustralyalı yönetmen Garth Davis'in ilk uzun metrajıdır. Filmin oyuncu kadrosunda; Hint kökenli İngiliz oyuncu Dev Patel(Saroo Brierley), 4 çocuğundan 2'si evlatlık olan Avustralya kökenli Nicole Kidman(Sue Brierley), yine Avustralya kökenli  David Wenhan(John Brierey), Rooney Mara(Lucy) ve  oyunculuğuna hayran kaldığım filmin asıl kahramanı Hindistanlı çocuk oyuncu Sunny Pawar(Küçük Saroo Brierley)

Film seyirciye muhteşem bir sinematografi sunuyor. Filmin ruha dokunan müziklerinde Alman piyanist  Hauschka'nın imzası var. 2017 ödüllerinde 6 dalda Oscar adayı olan Lion, her ne kadar Oscar'dan eli boş dönse de sırf eşcinsellik ve siyahilik temasından dolayı -politik bir kararla- en iyi film ödülünü alan Moonlight'tan kat bet kat daha iyi bir filmdir. 

Filme dair notlar

2008 doğumlu Sunny Pawar, filmde olduğu gibi gerçekte de İngilizce bilmiyor. Filmin  Hindistan'daki çekimleri esnasında Bengal'daki en işlek köprü olan Howrah trafiğe kapatılmış. Filmin son sahnesindeki Saroo'nun köye dönüş ve annesiyle kavuşma anında bulunan köy sakinleri oyuncu değil,  köyün gerçek sakinleri. Dev Patel, Saroo Brierley karakteri için 8 ay Avustralya aksanı üzerine çalışmış. Hint kökenli olmasına rağmen İngiltere'de doğup büyüyen Dev Patel, Lion için  Hindistan'da uzun tren yolculukları yapmış. Yolculuğu boyunca farklı dil lehçeleriyle beraber değişen Hindistan manzarasından çok etkilenmiş.. Dev Patel; "Yıllar önce Will Smith'in Hancock filminin İngiltere galasında Will Smith'i görmek için 3 saat beklemiş ve görmüştüm. Şimdi ise Nicole Kidman ile birlikte film yaptık, bu benim için büyük bir şey" diyor. 

   
Özetle
Yapım Yılı: 2016
Yönetmen: Garth Davis
Süresi: 2 Saat 
Ödülleri: BAFTA ödüllerinde 2 dalda ödül, Oscar adaylığı
Senaryo: Luke Davies, Saroo Brierley
İMDB: 8,1
Benim Puanım: 8,8

Filmden Replikler: 
Saroo: Kendi çocukların olmadığı için üzgünüm.
Sue: Ne diyorsun sen?
Saroo: Tertemiz sayfalar değildik biz. Doğacak çocukların gibi... Bizi sadece evlatlık almadınız, aynı zamanda geçmişlerimizi de aldınız. Sanki seni öldürüyormuş gibi hissediyorum.
Sue: Çocuk sahibi olabilirdim. Çocuk yapmamaya karar verdik. Bizim seçimimizdi... İkinizi istedik. İstediğimiz buydu. İkinizi de hayatımızın içinde istedik. Babana aşık olmanın nedenlerinden biri de buydu. Çünkü ikimizde dünyada yeteri kadar insan var diye düşünüyorduk. Çocuk sahibi olmakla hiç bir şey garanti düzelmez. Fakat sizin gibi acı çekmiş iki çocuğu evlatlık edinmek, size bir şans vermek... İşte bu bir şeydir.

Saroo Brierley ve evlatlık olarak verildiği, onu büyüten ailesi

Saroo Brierley, gerçek annesi Fatima Munshi ve onu büyüten annesi Sue Brierley


Saroo Brierley, 2013 yılında kendi yaşam öyküsünü kaleme alır. Kitap ABD'de bestseller olur. Kitabın ardından film ile Saroo'nun yaşamı tamamen değişir. Saroo Brierley, bugün bir konuşmacı... İnsanlara hem kendi hikayesini anlatıyor hem de tünelin sonunda mutlaka bir ışık vardır diyerek umut aşısı yapıyor. Zaten hayat; sınıf, renk, kudret, para, şöhret farketmez, bir umut etme hali değil midir? İlle de bir umut etme hali... Ulaşılmaz her ne varsa umut işçisine...

Bilgi: Görseller internetten alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder