Amerika'nın New York
eyaletinde bir tekstil fabrikası… Yıl 1857, günlerden 8 Mart… Ağır çalışma koşullarından,
düşük ücretten, uzun çalışma saatlerinden yakınan işçiler isyan eder… Daha
insanca çalışma koşulları, eşit işe eşit ücret ve günde 10 saatlik çalışma gibi talepleri
vardır patronlarından. 40 bin işçi bir grev başlatır... Polis işçilere saldırır, işçiler
fabrikaya kilitlenir… Dışarıda barikatlar kurulur… Nereden, neden çıktığı belli
olmayan bir yangın başlar ve yangından kaçamayan 129 kadın yanarak can verir. Olaya ABD basını neredeyse
hiç yer vermez. Fabrika patronunun ve olaydaki polislerin tavrı halktan
gizlenir. Bütün bu örtbas çabalarına rağmen yangında hayatını kaybeden 129
kadının cenazesine on binlerce insan katılır. (Bu olay, 8 Mart Dünya Kadılar Günü başlığı altında arandığında Vikipedi Türkçe'de günün tarihçesinde var iken, İngilizce'sinde yok.)
Olaydan yaklaşık 4 ay sonra
5 Temmuz 1857’de Almanya’nın Saksonya eyaletinde Clara Eissener hayata
gözlerini açar. Clara 10 yaşındayken, o
zamanlar Prusya Krallığı olan Almanya Devleti’nin kralı I Wilhelm, Almanya’nın ilk
şansölyesini bir aristokrat olan Otto von Bismarck'ı başbakanlığa atamıştır. Clara Eissener büyür… 17
yaşından itibaren Almanya’daki kadın hareketlerine ve işçi hareketlerine
katılır… Öğretmenlik eğitimi alır. 21 yaşında Almanya Sosyalist İşçi Partisindedir. Bismarck, sosyalist
hareketi Almanya’da yasaklar… Clara Zürih'e gider, sonra Paris’e…
Sürgündedir… Orada sevgilisi Rus sosyalist Ossip Zetkin ile birlikte bir yaşam
sürer. Maxim ve Kostya adında İki oğulları olur. Ossip, Clara’dan 44 yıl önce
39 yaşında veremden yaşamını kaybeder. Clara, Ossip’in soyadını
kullanır… Ossip’in ölümünden 10 yıl
sonra evlenir… 29 yıl evli kalır. Almanya’da sosyalistlere
karşı uygulanan yasaklar kalkar, Clara Zetkin iki oğluyla birlikte anavatanına
döner ve Stuttgart’a yerleşir. Kadın işçilerin haklarını destekleyen
“Eşitlik” adında bir derginin kurucu ortağı olur ve 25 yıl boyunca bu dergide
yazılar yazar. Clara Zetkin, bir yandan
yazılarıyla kadın hakları konusunda gayret sarf ederken bir yandan da siyasi çabalarını
sürdürür.
Clara Zetkin, 26-27 Ağustos
1910 tarihinde Kopenhag’da düzenlenen 2. Enternasyonal’in kadınlar toplantısında,
8 Mart 1857’de New York’ta gerçekleşen tekstil fabrikası yangınında yaşamını
kaybeden 129 kadının anısına, 8 Mart tarihinin “Dünya Kadınlar Günü” olarak
kutlanmasını önerir. Önerisi oy birliğiyle kabul edilir. Clara Zetkin, kadınların
seçme hakkı, doğum kontrolü ilaçlarının serbestçe dağıtılması, kürtajın
yasallaşması gibi konularda mücadele verir. Clara Zetkin’in mücadelesinin
üzerinden bir asır geçmesine rağmen kürtaj, 21. yüzyılda hala birçok ülkede
yasaktır, bazı ülkelerde ise kısıtlanmıştır.
Clara Zetkin’in kadın
hakları mücadelesi sürerken, 1911 yılının 25 Mart’ında yine Amerika’nın New
York eyaletinde Triangle
Gömlek Fabrikasında bir yangın çıkar. Fabrika, Amerika’ya yeni göç etmiş göçmenlerin çalıştığı bir yerdir. Fabrika binasının tarihi, yangın kadar ilginçtir... Günümüzde
Brown Building diye bilinen ve New York Üniversitesi bilim binası olan
Manhattan’daki Joseph J. Asch’nin sahibi olduğu 10 katlı bina, 1901 yılında
Jonh Woolley adlı bir mimar tarafından, dönemin yasaları gerektirmediği halde
yangınlara dayanıklı olarak tasarlanmıştır.
Yangında, haftada 6-7 dolar kazanmak için 60-70 saat çalışan 12-13
yaşlarındaki çocuklar dâhil 123’ü kadın, 23’ü erkek olmak üzere 146 kişi yaşamını
kaybeder. Fabrikanın yangın öncesi hikâyesi kayda değerdir… Çünkü Amerika’daki
tekstil endüstrisinin aylarca süren genel grevlerle yüzleştiği dönemde,
grevlerin stardı bu fabrikadan verilmiştir. Fabrika Asch binasının son 3
katında faaliyet gösteriyordur. Mesainin bitmesine 15 dakika kala binanın 8.
katında sigara izmaritinin yol açtığı iddia edilen yangın çıkar. Kumaş
yığınları alev alır. Kapılar içeriden kilitlidir. Asansörler ısınma nedeniyle
çalışmaz. Dumandan göz güzü görmeyen bir ortamda ve artan ısıya rağmen işçilerin
bir kısmı içeride yangını söndürmeye çalışırlar... Korku hâkimdir atmosfere… İşçilerin
bir kısmı ise binadaki tek yangın merdivenine doğru akın ederler. Merdiven
sıcaklık nedeniyle eğirilmiş ve kullanılamaz bir hale gelmiştir. Kadın
işçilerin akınıyla çöker. Dışarıdaki itfaiye merdiveni binanın ancak 6. katına kadar
uzanabilmiştir. Binadan düşen cesetler itfaiyenin çalışmasına da ayrı bir engel
teşkil eder. Pencerelerden alevler saçılıyordur. Kadın işçiler kendilerini
aşağı atarlar. Bazıları bina girişindeki demir parmaklıkların üzerine düşer. Cadde
onlarca yanmış cesetlerle kaplanır. Atmosfer kan kokusuna teslim olmuştur... Atmosfer ölüm kokuyordur... Daha birkaç ay önce insanca yaşamak, insanca çalışmak
için greve gitmişlerdir oysa… Çoğu farklı farklı ülkelerden gelerek Amerika’da
yeni bir yaşam kurmak için Amerika’ya gelmiş göçmen kadınlardır, umut yolcularıdırlar
oysa…
Yangından sonra binlerce kişi protesto gösterileri yapar, 10 gün sonra 80
bin kişinin katıldığı bir cenaze yürüyüşü gerçekleşir. Yangından iki hafta
sonra Triangel Gömlek Fabrikası ortakları kasten cinayet suçuyla yargılanırlar… New
York’un en pahalı avukatlarını tutan Harris ve Max Blanck beraat ederler… İhmal
yoktur, kimse kapıları kilitlememiştir vesaire vesaire… 146 canın hesabını
kimsecikler vermez. Amerika’da bunlar olurken Clara Zetkin ise dünyanın başka
bir coğrafyasında kadınlar için savaş veriyordur ki dünyanın başka noktalarında
savaşlar başlamıştır zaten… Osmanlı toprağı Trablusgarp savaş altındadır. Sonra dünyayı, ülkeleri,
sınırları tamamen değiştirecek I. Dünya Savaşı baş gösterir. Clara Zetkin,
illegal bir bildiri yayınlar ve “Savaşı Bırakın” çağrısı yapar ve vatana
ihanetten tutuklanır. Hapisten çıktından sonra da siyasi mücadelesine devam
eder. Lenin ile tanışır, 1917 Ekim Devrimine katılır. Ömrünün son yıllarını
Moskova’da sürgünde geçirir ve orada 76 yaşında hayata veda eder… Moskova’ya
defnedilir.
Yaşadığı çağın şartlarını, siyasi atmosferini göz önünden bulundurduğumuzda Clara Zetkin'in kadın hakları mücadelesi fazlasıyla değerlidir ki o dönemde Yeni Zelanda, Avustralya ve Finlandiya’yı saymazsak yeryüzü nüfusunun yarısını oluşturan kadınların seçme hakkı bile yoktur henüz... Birleşik Krallık’ta süfrajetler mücadele veriyorlardır... Ne acıdır ki Suudi Arabistan Krallığı, 21. yüzyıl dünyasında, daha 2015 yılında, kadınların seçme hakkına kavuşmasını tanımıştır… Kadın Hareketi tarihini, geçmişte süfrajetleri, feministleri küçümseyerek, bu hareketlerin içini boşaltarak, değersizleştirerek anlatma çabasında olanlar tarih boyunca maalesef varlık gösterdi. Onlarca insanın, kadının yaşamı uğruna savaş verdiği hareketi anlayarak, anlatarak hak ettiği değeri vermek gerekir. Bu nedenle her yıl 8 Mart’ta çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kanlı tarihinin hatırlanması önemlidir... Maalesef bütün dünyada erkeklerden oluşan güç odakları, erkeklerden oluşan siyaset kurumu; erilleşmiş, doğasını keşfetmemiş kadınlar, kadınları kendi iktidarlarının devamı için araçsallaştırmışlardır. Belkide dünyada daha çok vicdan, daha çok şefkat için anaerkil toplumların egemenliği şiddeti de, hiddeti de durduracak yegane çözümdür.
Yaşadığı çağın şartlarını, siyasi atmosferini göz önünden bulundurduğumuzda Clara Zetkin'in kadın hakları mücadelesi fazlasıyla değerlidir ki o dönemde Yeni Zelanda, Avustralya ve Finlandiya’yı saymazsak yeryüzü nüfusunun yarısını oluşturan kadınların seçme hakkı bile yoktur henüz... Birleşik Krallık’ta süfrajetler mücadele veriyorlardır... Ne acıdır ki Suudi Arabistan Krallığı, 21. yüzyıl dünyasında, daha 2015 yılında, kadınların seçme hakkına kavuşmasını tanımıştır… Kadın Hareketi tarihini, geçmişte süfrajetleri, feministleri küçümseyerek, bu hareketlerin içini boşaltarak, değersizleştirerek anlatma çabasında olanlar tarih boyunca maalesef varlık gösterdi. Onlarca insanın, kadının yaşamı uğruna savaş verdiği hareketi anlayarak, anlatarak hak ettiği değeri vermek gerekir. Bu nedenle her yıl 8 Mart’ta çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kanlı tarihinin hatırlanması önemlidir... Maalesef bütün dünyada erkeklerden oluşan güç odakları, erkeklerden oluşan siyaset kurumu; erilleşmiş, doğasını keşfetmemiş kadınlar, kadınları kendi iktidarlarının devamı için araçsallaştırmışlardır. Belkide dünyada daha çok vicdan, daha çok şefkat için anaerkil toplumların egemenliği şiddeti de, hiddeti de durduracak yegane çözümdür.
Bilgi: Görseller internetten alıntıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder