8 Mart 2017 Çarşamba

8 Mart'ın Kanlı Tarihi


Amerika'nın New York eyaletinde bir tekstil fabrikası… Yıl 1857, günlerden 8 Mart…   Ağır çalışma koşullarından, düşük ücretten, uzun çalışma saatlerinden yakınan işçiler isyan eder… Daha insanca çalışma koşulları, eşit işe eşit ücret ve günde 10 saatlik çalışma gibi talepleri vardır patronlarından. 40 bin işçi bir grev başlatır... Polis işçilere saldırır, işçiler fabrikaya kilitlenir… Dışarıda barikatlar kurulur… Nereden, neden çıktığı belli olmayan bir yangın başlar ve yangından kaçamayan 129 kadın yanarak can verir. Olaya ABD basını neredeyse hiç yer vermez. Fabrika patronunun ve olaydaki polislerin tavrı halktan gizlenir. Bütün bu örtbas çabalarına rağmen yangında hayatını kaybeden 129 kadının cenazesine on binlerce insan katılır. (Bu olay, 8 Mart Dünya Kadılar Günü başlığı altında arandığında Vikipedi Türkçe'de günün tarihçesinde var iken, İngilizce'sinde yok.


Olaydan yaklaşık 4 ay sonra 5 Temmuz 1857’de Almanya’nın Saksonya eyaletinde Clara Eissener hayata gözlerini açar.  Clara 10 yaşındayken, o zamanlar Prusya Krallığı olan Almanya Devleti’nin kralı I Wilhelm, Almanya’nın ilk şansölyesini bir aristokrat olan  Otto von Bismarck'ı başbakanlığa atamıştır. Clara Eissener büyür… 17 yaşından itibaren Almanya’daki kadın hareketlerine ve işçi hareketlerine katılır… Öğretmenlik eğitimi alır. 21 yaşında Almanya Sosyalist İşçi Partisindedir. Bismarck, sosyalist hareketi Almanya’da yasaklar… Clara Zürih'e gider, sonra Paris’e… Sürgündedir… Orada sevgilisi Rus sosyalist Ossip Zetkin ile birlikte bir yaşam sürer. Maxim ve Kostya adında İki oğulları olur. Ossip, Clara’dan 44 yıl önce 39 yaşında veremden yaşamını kaybeder. Clara, Ossip’in soyadını kullanır… Ossip’in ölümünden 10 yıl sonra evlenir…  29 yıl evli kalır. Almanya’da sosyalistlere karşı uygulanan yasaklar kalkar, Clara Zetkin iki oğluyla birlikte anavatanına döner ve Stuttgart’a yerleşir. Kadın işçilerin haklarını destekleyen “Eşitlik” adında bir derginin kurucu ortağı olur ve 25 yıl boyunca bu dergide yazılar yazar. Clara Zetkin, bir yandan yazılarıyla kadın hakları konusunda gayret sarf ederken bir yandan da siyasi çabalarını sürdürür. 

Clara Zetkin, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Kopenhag’da düzenlenen 2. Enternasyonal’in kadınlar toplantısında, 8 Mart 1857’de New York’ta gerçekleşen tekstil fabrikası yangınında yaşamını kaybeden 129 kadının anısına, 8 Mart tarihinin “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını önerir. Önerisi oy birliğiyle kabul edilir. Clara Zetkin, kadınların seçme hakkı, doğum kontrolü ilaçlarının serbestçe dağıtılması, kürtajın yasallaşması gibi konularda mücadele verir. Clara Zetkin’in mücadelesinin üzerinden bir asır geçmesine rağmen kürtaj, 21. yüzyılda hala birçok ülkede yasaktır, bazı ülkelerde ise kısıtlanmıştır.

Clara Zetkin’in kadın hakları mücadelesi sürerken, 1911 yılının 25 Mart’ında yine Amerika’nın New York eyaletinde Triangle Gömlek Fabrikasında bir yangın çıkar. Fabrika, Amerika’ya yeni göç etmiş göçmenlerin çalıştığı bir yerdir. Fabrika binasının tarihi, yangın kadar ilginçtir... Günümüzde Brown Building diye bilinen ve New York Üniversitesi bilim binası olan Manhattan’daki Joseph J. Asch’nin sahibi olduğu 10 katlı bina, 1901 yılında Jonh Woolley adlı bir mimar tarafından, dönemin yasaları gerektirmediği halde yangınlara dayanıklı olarak tasarlanmıştır. 


Yangında, haftada 6-7 dolar kazanmak için 60-70 saat çalışan 12-13 yaşlarındaki çocuklar dâhil 123’ü kadın, 23’ü erkek olmak üzere 146 kişi yaşamını kaybeder. Fabrikanın yangın öncesi hikâyesi kayda değerdir… Çünkü Amerika’daki tekstil endüstrisinin aylarca süren genel grevlerle yüzleştiği dönemde, grevlerin stardı bu fabrikadan verilmiştir. Fabrika Asch binasının son 3 katında faaliyet gösteriyordur. Mesainin bitmesine 15 dakika kala binanın 8. katında sigara izmaritinin yol açtığı iddia edilen yangın çıkar. Kumaş yığınları alev alır. Kapılar içeriden kilitlidir. Asansörler ısınma nedeniyle çalışmaz. Dumandan göz güzü görmeyen bir ortamda ve artan ısıya rağmen işçilerin bir kısmı içeride yangını söndürmeye çalışırlar... Korku hâkimdir atmosfere… İşçilerin bir kısmı ise binadaki tek yangın merdivenine doğru akın ederler. Merdiven sıcaklık nedeniyle eğirilmiş ve kullanılamaz bir hale gelmiştir. Kadın işçilerin akınıyla çöker. Dışarıdaki itfaiye merdiveni binanın ancak 6. katına kadar uzanabilmiştir. Binadan düşen cesetler itfaiyenin çalışmasına da ayrı bir engel teşkil eder. Pencerelerden alevler saçılıyordur. Kadın işçiler kendilerini aşağı atarlar. Bazıları bina girişindeki demir parmaklıkların üzerine düşer. Cadde onlarca yanmış cesetlerle kaplanır. Atmosfer kan kokusuna teslim olmuştur... Atmosfer ölüm kokuyordur... Daha birkaç ay önce insanca yaşamak, insanca çalışmak için greve gitmişlerdir oysa… Çoğu farklı farklı ülkelerden gelerek Amerika’da yeni bir yaşam kurmak için Amerika’ya gelmiş göçmen kadınlardır, umut yolcularıdırlar oysa…

Yangından sonra binlerce kişi protesto gösterileri yapar, 10 gün sonra 80 bin kişinin katıldığı bir cenaze yürüyüşü gerçekleşir. Yangından iki hafta sonra Triangel Gömlek Fabrikası ortakları kasten cinayet suçuyla yargılanırlar… New York’un en pahalı avukatlarını tutan Harris ve Max Blanck beraat ederler… İhmal yoktur, kimse kapıları kilitlememiştir vesaire vesaire… 146 canın hesabını kimsecikler vermez. Amerika’da bunlar olurken Clara Zetkin ise dünyanın başka bir coğrafyasında kadınlar için savaş veriyordur ki dünyanın başka noktalarında savaşlar başlamıştır zaten… Osmanlı toprağı Trablusgarp savaş altındadır. Sonra dünyayı, ülkeleri, sınırları tamamen değiştirecek I. Dünya Savaşı baş gösterir. Clara Zetkin, illegal bir bildiri yayınlar ve “Savaşı Bırakın” çağrısı yapar ve vatana ihanetten tutuklanır. Hapisten çıktından sonra da siyasi mücadelesine devam eder. Lenin ile tanışır, 1917 Ekim Devrimine katılır. Ömrünün son yıllarını Moskova’da sürgünde geçirir ve orada 76 yaşında hayata veda eder… Moskova’ya defnedilir. 

Yaşadığı çağın şartlarını, siyasi atmosferini göz önünden bulundurduğumuzda
 Clara Zetkin'in kadın hakları mücadelesi fazlasıyla değerlidir ki o dönemde Yeni Zelanda, Avustralya ve
Finlandiya’yı saymazsak yeryüzü nüfusunun yarısını oluşturan kadınların seçme hakkı bile yoktur henüz... Birleşik Krallık’ta süfrajetler mücadele veriyorlardır... Ne acıdır ki Suudi Arabistan Krallığı, 21. yüzyıl dünyasında, daha 2015 yılında, kadınların seçme hakkına kavuşmasını tanımıştır… Kadın Hareketi tarihini, geçmişte süfrajetleri, feministleri küçümseyerek, bu hareketlerin içini boşaltarak, değersizleştirerek anlatma çabasında olanlar tarih boyunca maalesef varlık gösterdi. Onlarca insanın, kadının yaşamı uğruna savaş verdiği  hareketi anlayarak, anlatarak hak ettiği değeri vermek gerekir. Bu nedenle her yıl 8 Mart’ta çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kanlı tarihinin hatırlanması önemlidir... Maalesef bütün dünyada erkeklerden oluşan güç odakları, erkeklerden oluşan siyaset kurumu; erilleşmiş, doğasını keşfetmemiş kadınlar, kadınları kendi iktidarlarının devamı için araçsallaştırmışlardır. Belkide dünyada daha çok vicdan, daha çok şefkat için anaerkil toplumların egemenliği şiddeti de, hiddeti de durduracak yegane çözümdür


  
Bilgi: Görseller internetten alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder