19 Şubat 2018 Pazartesi

Mesaj


Fotoğraflar: www.nasa.gov 

Hubbel Uzay Teleskobunun evrene dair çektiği bu görüntüye dikkatlice bir bakalım... Kendimizi bulmaya çalışalım... Burada neredeyiz? Bir toz taneciği eder miyiz, bir toz taneciği kadar yer kaplayabilir miyiz bu evrende? 

                                                                                                                                         
Dünya, evren içinde milyonlarca gezegenden bir tanesi bizim olan evimiz... Gözümüz gibi bakmak, el sütünde tutmamız gereken yuvamız... Evimizin reislerinin söylediğine göre şimdilik akıllı yaşamın  oluğu tek yer... Ama şimdilik... Carl Sagan'ın; "Evren, epey büyük bir yer. Eğer ki sadece biz varsak, bu büyük bir yer israfı olurdu" sözlerini de unutmayarak... Ve yine Carl Sagan'ın; "Her şeyin tek bir türün, bu türün tek bir rengi ya da tek bir cinsiyeti, hatta tek bir dine inananları için yaratıldığını hayal edin. O zaman bu bakış açısının dünyamızı anlama konusundaki yetersizliğini fark etmeye başlarsınız" sözlerini şuurumuza kazıyarak...


Kozmik açıdan bakıldığında her birimiz değerliyiz. Eğer bir insan sizinle aynı fikirde değilse, onu olduğu gibi kabullenin. Yüz milyar galaksi içinde ondan bir tane daha bulamayacaksınız.

Carl Sagan- Kozmoz

Mesaj, Carl Sagan'ın dünyada ilk olarak 1985 yılının Eylül ayında yayınlanan bilim kurgu romanıdır. Türkiye'de ise ilk defa 1987 yılında İnkılap Kitabevi tarafından yayınlanmıştır. Kitabın orijinal adı "Contact'"... Çevirisi "Temas" iken İnkılap Kitabevi "Mesaj" isimini vererek yayınlamayı uygun görmüş. 

Bir kitabı ilk aldığımda hemen içerisine aldığım günün tarihini atarım. Bu uygulama kendi kişisel tarihimin gelişim arşivini tutma şeklidir bir nevi. Yıllar sonra kitabı aldığım tarihe dönüp baktığımda o güne, o dönem ki ruh halime, benliğime eklediklerine bakıp üzerinde düşünürüm. Hatta bazen bazı kitapları hangi kafayla alıp okumuşum diye -belkide kibirle- şaşarım. Carl Sagan'ın Mesaj'ını 21 Ocak 2017 tarihinde büyük bir hevesle, merakla almıştım. Çünkü o dönem Kozmoz adlı belgesel serisini izliyordum. Romana başladım, 20-30 sayfa okuduktan sonra bıraktım. Sonra da kitaplıktaki yerini aldı. Romanın 1997 yılında gösterme giren filmini çok izlemek istememe rağmen önce kitabını okumam gerek dayatması yaptığım için kendime izleyemedim. Neyse... Geçtiğimiz haftalarda romanı elime tekrar aldım ve uykumdan çalarak, iştahla okudum. Romanı bitirdiğimde kitabı aldığım tarihe baktım, 21 Ocak 2017... Bitirdiğim tarih ise 21 Ocak 2018'di... Her şeyde bir mana arama arayışı değildi bu tesadüf, daha çok gelişmeye hazır olmayla ilgiliydi sanırım. Roman beni çok etkiledi... Enfesti... Dimağımı deşeledi desem yeridir.  Ardından hemen filmini izledim. Kitap uyarlaması filmlerin bir çoğunun kitabı paramparça  ettiği örneklere karşın, film birkaç öğe dışında kitaba sadık kalmış. Konumuz film değil elbete, kitap...

"Ellie Venüs'e bakar ve onun Dünya gibi bir yer olduğunu düşünürdü. Her biri bizim burada sahip olduklarımızdan değişik bitkiler, hayvanlar ve insanlarla dolu olan bir dünya... Güneş battıktan hemen sonra kentin dışında karanlık göğe bakar, o hiç titremeyen parlak ışık kaynağını seyrederdi. Güneşin başının üstünde hala aydınlattığı bulutlarla kıyaslanınca yıldızın rengi sarıya kaçardı. Orada neler olup bittiğini hayal etmeye çalışırdı. Parmaklarının ucunda yükselir, gözlerini oradan ayırmazdı. Kimi zaman onu gerçekten görebildiğine inandırırdı kendini: Sanki sis aniden dağılacak ve pırlanta gibi parlayan bir kent kısacık bir an için gözleri önüne serilecekti. Kristal kuleler arasında uçan otomobiller dolaşıyordu. Kimi zaman o arabalardan birinin içine bakıp onlardan birini görebildiğini düşünürdü. Karşı konulamaz derecede çekici bir fikirdi bu: Hemen yanı başında zeki canlılarla dolu tropik bir gezegen."


Ellie, kendisine evrene dair merak tutkusunu aşılayan babasını küçükken kaybeder. Annesi ikinci evliliğini yapar ve bu evlilikle beraber Ellie'nin annesiyle olan çatışması başlar. Ta ki annesi ölüm döşeğindeyken ve babasına yönelik sırrı öğrenene dek...


Parlak bir öğrenci olan Ellie, Harward Üniversitesinde akademik kariyerini yapar. Sonra Porto Riko'nun batısında bir vadide, çapı 305 metre olan bir çanak antene sahip Arecibo Gözlemevi'ne araştırma yardımcısı olarak atanır. Yerel halk gözlemevini "El Radar" diye adlandırılır. Erkek egemen bir yerde yörenin kızlarının radarına bu sefer, gökbilimci Dr. Ellie Arroway takılır. Gezegenin en büyük radyo teleskobu artık Ellie'nin elinin altındadır ve o da gözlerini semaya dikmiştir.... Kendisine hatırı sayılır bir gözlem süresi tanınacaktır ve böylece Ellie evrende başka bir dünyanın izini sürmeye başlar.


D
ünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması Ellie'nin neredeyse hayatı olur. Yıllarca uzaydan bir sinyal alabilmek için çalışır, didinir... Ve o gün gelir, çatar. Dünyadan 26 ışık yılı uzaklıkta olan Vega yıldızından bir sinyal alır... 1, 2, 3, 5, 7,1 1, 13, 17, 19, 23... Gelen sinyal birkaç yüz adet, istikralı bir şekilde gelen asal sayılardan oluşmaktadır. Aynı sinyal dünya üzerindeki 116 radyo teleskobuna düşer, teyit edilir. ABD başkanı, CIA başkanı, üst düzey bürokratlar, bilim insanları gönderilen asal sayıların içerdiği anlamı merak ederler. Bu mesajın gayesi nedir? Bu mesaj olası bir savaş tehdidi mi içermektedir? Şifre çözücü bir diyagramla sayıların gizemi çözülür. Kartalın beton pençeleri arasında gamalı haç görünmüştür... Sahnede Adolf Hitler vardır. "Führer 1936 Olimpiyat Oyunları'nı açarken bütün dünyayı Almanya Anavatanı'nda selamlıyor" diyen bir görüntüdür ortaya çıkan... Kitabı okumak isteyenlerin tadını kaçırmamak adına daha fazla spoiler vermeyeyim diyeceğim ama hikaye asıl bundan sonra başlıyor.

Bilim kurgu kitaplarına ve filmlerine özel bir merakım var fakat bu kitap Carl Sagan'ın hayata, bilime, insana, kadınlara, siyasete bakış açısına da bir ayna tutuyor. Örneğin; Vega Yıldızı ile iletişim kuran bilim insanını ve ABD başkanını  kadın olarak kurguluyor. Roman üzerinden, insanın bilim aracılığıyla Tanrı ile kurduğu rekabet ilişkisine eleştirel bir çerçevede yaklaşıyor. Hikaye olarak sürprizi  olan aynı zamanda felsefi derinliğe sahip bir roman bu... Vega'dan gelen sinyalle birlikte, bu sinyalin de Adolf Hitler'e dair bir görüntüden oluşması sonrası dünyada yer yerinden oynar. Devletler, bilim ve din çevrelerinde bir tartışma ve endişe baş gösterir. Romanın önemli karakterlerinde biri olan Rahip Palmer Joss ile Ellie arasında geçen diyalogda Joos, Ellie'ye şöyle der; "Bilim, bizim için gerçekten ne yapmıştır? Daha mı mutluyuz şimdi? Bilim adamları bulgularını kendilerine saklayıp bizi susturmaya yetecek kadar kırıntılar vermektedirler. Onların yaptıklarını anlamayacak kadar budala sanıyorlar bizleri. Kanıtsız sonuçlar veriyorlar bizlere; spekülasyonlar, kuramlar ve hipotezler değil de kutsal kitaptan sözleşmiş gibi bir takım bulgular sunuyorlar; sıradan insanların yalnızca varsayım diyeceği şeyler... Yeni bir kuramın, yerini almaya çalıştığı inanç kadar insanlar için iyi olup olmadığını sormuyorlar bile. Bildiklerini aşırı değerlendirip bizi küçük görüyorlar. Kendilerinden açıklama istediğimizde de bize bunları anlamamızın yıllar süreceğini söylüyorlar. Bunu iyi bilirim, çünkü dinde anlaması yıllar sürecek şeyler vardır. Bir yaşam boyu uğraşırsın, yine de Yüce Tanrı'nın anlayışına yaklaşamazsın. Onlar yeni bir fikirle karşılaştıklarında 'gerçek'lerini fırlatıp atmaya hazırdırlar. Bundan gururu duyarlar. Bilmenin sonu yok derler. Doğada kesin hiçbir şey olmadığına, zamanın sonuna kadar bizim cahil kalacağımızı hayal ederler. Newton, Aristoteles'i devirdi. Einstein da Newton'u... Yarın biri çıkıp Einstein'i alaşağı edecek. Bir kuramı anlar anlamaz yerine hemen bir başkasını koyuyoruz. Eski fikirlerin deneme aşamasında olduğunu söyleselerdi pek aldırmayacaktım ama Newton'un yer çekimi yasası dediler. Hala da öyle diyorlar. Peki bu bir doğa yasası olsaydı nasıl olur da yanlış olurdu? Nasıl kaldırıp atılabilirdi? Yalnızca Tanrı değiştirebilir doğa yasalarını, bilim adamları değil! Onlar sadece yanıldılar. Albert Einstein haklı ise İsaak Newton amatörün biriydi. Bilim adamlarının her zaman doğruyu bilmediklerini unutmayın. Bizim dinimizi, inançlarımızı elimizden almak ve karşılığında bir şey vermemek istiyorlar." 


Şimdi David Bowie'ye kulak verelim... Mıhlansın kulaklara müzik ve söyledikleri; "Biz asla kontrolümüzü kaybetmedik. Dünyayı satan adamla yüz yüz yüzesin. (We never lost control. You're face to face with the man who sold the world...)"




Ardından John Lenon'dan "imagine" gelsin... Sözler, melodi yine mıhlansın kulaklara... Sanatın anlatım gücüne teslim olarak anlamayı, anlamlandırmayı deneyelim. Belkide hayal etmemiz yeterlidir sadece...

Cennetin olmadığını hayal et...
Denersen bu kolay.
Altımızda cehennem yok!
Üstümüzde yalnızca gökyüzü,
Hayal et bütün insanlar,
Günü yaşıyorlar...
Ülkelerin olmadığını hayal et...
Bunu yapmak zor değil.
Öldürecek ya da uğruna ölünecek bir şey yok
Ve din de yok!
Hayal et bütün insanlar,
Hayatı barış içinde yaşıyorlar.
Sen benim hayalci olduğu söyleyebilirsin,
Fakat ben yalnız değilim.
Bir gün bizimle birleşeceğinizi umuyorum
Ve bütün dünya bir olacak.
Hayal et mülkiyetin olmadığını,
Yapabilir misin merak ediyorum?
Açgözlülüğe ve açlığa ihtiyaç yok!
İnsanlığın kardeşliği,
Hayal et bütün insanlar,
Bütün dünyayı paylaşıyorlar
Ve bütün dünya bir olarak yaşayacak.


Ve üstüne sanat güneşimiz Zeki Müren gelsin, bonusu olsun... 
"Elbet bir gün buluşacağız... Bu böyle yarım kalmayacak...

                                     
4,5 milyar yıldır var olan gezegenimiz ve üzerinde yaşayan kayıtlı 2,5 milyon, tahmini 10 milyon canlı çeşidiyle birlikte sürdürüyoruz hayat yolculuğumuzu... 200 bin yıldır kafamız çalışıyor. Buna sığınıp Yarandan dahil, hem kendi türümüze hem de kendi türümüz dışında öteki gördüğümüz bir çok şeye kibirle yaklaşıp hor davranıyoruz, örseliyoruz. Yaradan dahil diyorum, çünkü gücü elimizde toplamak için Yaradan ile rekabet ediyoruz... Çoğu kez onu menfaatlerimiz için kullanıyoruz. Hayal edelim... Çok değil, yaşam süremiz içinde dünya dışından bir uygarlık ile yüz yüze gelsek... Ne yapardık? Ne yapardınız? İnsanlığın bütün yaşam macerası belkide "neyin peşindesin" sorusunun cevabı üzerine kuruludur... Sanırım neyi, nasıl yaşıyorsak onun peşindeyiz... Hem de "elbet bir gün kavuşacağız" diyerek, bunu bilerek.... 

Carl Sagan'ın Mesaj'ı okunması, anlaşılması gereken önemli bir yapıt. Roman, İnsanlık ailesinin peşinde olduğu cevap arayışlarına bir kapı aralayabilir. 

  

Görsel internetten alınmıştır.

















2 yorum:

  1. Okurken haz aldığım bir yazı kaleme almışsınız. Filmi de kitabı da okuyanlardanım. Sorgulayarak farklı düşüncelere kapı aralamış ve farkındalık yaratmışsınız. Tebrik ederim...

    YanıtlaSil