20 Temmuz 2017 Perşembe

Çocuksuz bir dünya!



Olay yeri İngiltere, yıl 2027'dir... Diego Ricardo Bounasaires'deki bir barın önünde imza vermeyi reddettiği bir hayranı tarafından öldürülür.  Dünyanın en genç insanı olan Diego için insanlar yas tutar. 2009 yılında doğan Diego, dünyadaki en genç insan olduğu için şöhret olur, şöhretli bir yaşam sürer ve şöhretinin bedelini de yaşamıyla öder.... Film başlar...

Dünyada kısırlık vardır, kadınlar çocuk doğuramamaktadır.... İnsanlar bebek sesine, bebek gülümsemesine hasrettir. Hatta kimileri unutmuştur bebek nasıl bir şeydir'i... Sözün özü, artık bir "gelecek" yoktur.

Theo Faron(Clive Owen) sevdiği kadından ayrılmış, çocuğunu kaybetmiş, kederi deneyimlemiş yalnız bir adamdır. Görevini  yapması gerektiği kadar yerine getiren bir asker gibi, yaşamak için yaşamaktadır...

Dünya buhran içindedir... İngiltere buhrana karşı sıkı politikalar uygulamaktadır.

Londra'ya insan akını vardır... Mülteciler, zenciler, Müslümanlar... "Beyaz ada" "siyah" akını durdurmaya çalışır... Bir bölge kurar gelen insan akınları için...

Theo Faron, bir gün sokakta yürürken mültecilere eşit haklar verilmesi için mücadele eden bir örgüt tarafından kaçırılır... Theo'nun eski eşi Julian(Julianne Moore) örgütün lideridir... 

Ve Kee(Clare-Hope Ashitey), genç siyahi bir kadındır... Hamiledir... İnsanlığın geleceğini karnında taşımaktadır....18 yıl sonra dünya Kee sayesinde bir bebeğin varlığına, kokusuna, sesine tanık olacaktır...



Theo, Kee'yi kısırlığı araştıran İnsan Projesine sağ salim teslim etmek için mücadele eder. Film bu yolculuğu konu alır... Yolculuk tehlikeli, yaralayıcı aynı zamanda umut dolu olacaktır...

Film için sinema tarihindeki distopya türünün en iyilerinden biridir diyebilirim... Senaryosuyla başarılı, akışıyla başarılı... Robotların, değişik yaratıkların, uzayın, ufoların, ABD'ye saldıran dünya dışı varlıkların, virüslerin olmadığı klişe bilim kurgu filmlerinden de farklı... Kurgusu, üslubu, kullanılan renkler, renklerin tonları, atmosfer film ile bir bütünlük içinde... 

Film, İngiliz yazar P.D. James'in (Phyllis Dorothy James) 1992'de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanmış bir kitap uyarlaması filmi... Kitabın Türkçe çevirisi yok maalesef. Roman ile kitap birbirinden farklı bir seyir içinde... Senaryosu özgün denilebilir... 

Yönetmen Akademi ödüllü  Alfonso Cuarón... Cuarón'un en iyi yönetmen dalında Oscar aldığı 2013 yapımı Gravity'sine rağmen -ki izlerken sıkıldığım fakat illede sonunu göreyim diye kendimi izlemeye zorladığım bir film- en sevdiğim filmidir Children of Men...

Oyunculuklara gelince; Jasper  Palmer karakterine hayat veren Michael Caine'nin oyunculuğu takdire şayan, favorim... ikinci favorim ise Theo Faron'ı canladıran Clive Owen'ın performansı... Kee'yi oynayan Clare-Hope Ashitey ise etkileyici... Pam Ferris'in canlandırdığı Miriam karakteri de filmde sevdiğim karakterlerden... 

Dünyada 18 yıl sonra doğacak ilk çocuğu, bir siyahinin doğuracak olması, Kee'nin gideceği geminin adının "Yarın Gemisi"(The Tmorrow) olması da yine filme dair detaylardan...


Filmde beni etkileyen en çarpıcı sahne, çatışmaların ortasında Kee'nin çocuğunu doğurması ve Kee'nin Theo ile bulundukları yıkıntıdan çıktığı anda bebeğin ağlamasıyla askerlerin, kadınların, mültecilerin yaşadığı şaşkınlık ve umut, mutluluk ve bir düşün gerçekleşmesi duygusunun işlenişi ve doğumla, zamanı durduran yaşam vurgusunun anlatımı... Filmin müzikleri de kayda değer... İngiliz rock grubu King Crimsonın "in the court of the crimson king" şarkısının kullanılması filme ayrı bir güzellik, derinlik katmış... (*) Filmin bir sürprizi yok. Film baştan hikayesini ele veriyor. Film, benim mutlaka izlenmesi gereken filmler listemde... Listemdeki varlığının nedeni; anlatım dilinin, kurgusunun, anlatımındaki gerçekçiliğinin güzelliği... Hem de insanı rahatsız eden bir gerçekçilik... İnsanın yüzüne tokat gibi  vuran bir gerçekçilik... Filmdeki domuz ironisi de çarpıcı olmuş.(**)

(*) "İn the court of the crimson king" şarkısının özellikle son bölümünün sözleri çok güzel... Konudan sapmış gibi olacağım ama alıntılayım istiyorum...

On soft grey mornings widows cry
The wise man share a joke;
I run to grasp divining signs
To satisfy the hoax
The yellow jester does not play.
But gently pulls the strings
And smiles as the puppets dance
İn the court of the crimson king.

(**) Pink Floyd'un Animals albümüne gönderme... Animals albümü de George Orwell'in Hayvanlar Çiftliği'ne gönderme...1977'de yayınlanan albüm kapağının fikir babası Roger Waters... Gerçeği için bayağı uğraşılmış, kapaktaki bina eski bir enerji santraliymiş... Roger Waters için o domuzcuk umudu simgeliyormuş... 

Meraklısı için devamı linkte...  
https://pinkfloydturk.net/2016/01/20/pink-floyd-album-kapaklarinin-hikayeleri/


Bilgi: Görseller internetten alınmıştır.
Özetle
Yapım Yılı: 2006
Yönetmen: Alfonso Cuarón
Süresi: 1 Saat 54 Dakika
Ödülleri: Oscar'ın İngiltere şubesi olan BAFTA ödüllerinde 2 dalda ödül 
Senaryo: Alfonso Cuarón'un parmağı var
İMDB: 7,9
Benim Puanım: 8,5

Filmden Bir Replik: "Onlara bebeğin doğduğunu nasıl söyleyeceğiz? Üstelik de bir mülteciden... Hemen bebeği alırlar ve siyahi bir İngiliz leydisinin doğurduğunu söylerler."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder